6 Ocak 2013 Pazar

Pozitif Bir Evet


Jakarlı beyaz zemin üstüne kırmızı çiçekli başörtüsü ve sürmeli kara gözleriyle, etrafa merakla bakan genç kız tam karşımdaki bankta oturduğu için sıkça göz göze geldik. Yarı gülümser halde bakışlarını kaçırıyor, koridorda koşuşan çocuklara dönerek gülümsemeye devam ediyordu.

Siyah süet mantosunun üstünde nakışla gri papatyalar işlenmişti. Rugan çantasında sarı, kırmızı, beyaz deri ipliklerin arasından metaller diziliydi. Her halinden yeni gelin olduğu belli olan genç kız, sağlık ocağının laboratuarının önünde kayınvalidesi ile birlikte bekliyordu.

Sağımda oturan kadının sağ ayağı aksak ve 7-8 yaşlarında gösteren esmer, cılız kızı birkaç dakikada bir gelip “Anneee! İzin ver de gideyim yaa” diyordu. “Sıkıldım iyice…” annesi susarak cevaplıyordu kızı. Aynı sahne 3-4 kez tekrarlanınca “Eve gitmeyi neden bu kadar çok istiyorsun bakalım?” diye sordum. “ Hiççç” dedi sadece. Yeniden yeni geline bakmaya başladım. Mutlu mu mutsuz mu olduğu, hasta veya sağlıklı olup olmadığı tam olarak anlaşılmıyordu. Mimikleri belirsiz, gülüşü bile yarım yamalaktı. Yanımdaki kadın birden kıza dönerek “Sen yabancısın galiba, çok garip duruyorsun…” deyiverdi. O da ilgilenilmekten duyduğu memnuniyetle utanmış gibi yaparak “ Yabancıyım he…” dedi.
-         Nerdensin? diye sordu yanımdaki kadın.
-         Sandallı köyünden…
-         Nerenin Sandallı?
-         Sivas…
-         Yeni mi geldin? Buraya mı evlendin?
-         Yeni… İki ay oldu düğünden beri. Demek belli oluyor yabancılığım?

Böyle söyledikten sonra önüne bakarak, biraz mahcup biraz da çocukça gülüverdi. Yeniden sustu herkes.

Ayağı aksak kız çocuğu ve hırıltılı nefes alıp verirken kötü öksüren üç yaşlarındaki erkek çocuğunun patırtılarının sesi vardı sadece koridorda. Bu süre içinde kucağında bir bebekle orta yaşlı bir kadın geldi ve bebeği eline almak isteyen ayağı aksak yedi yaşındaki kıza çocuğunu verdi. Kız çocuğu son derece iğreti biçimde bebeği tutunca kahkahalar atmaya başladı. “Pırtladı!” diyerek annesine baktı ve onlar yüksek sesle kahkaha atarlarken dayanamayıp :
-         Çocuğu elinize alsanıza şimdi düşürecek! dedi diğer kadın.
Gereksiz müdahale ettiğini düşünecektim ama bebeğin annesi zaten hiç oralı olmadı ve “O alışkın, bizim komşunun kızı o… “ deyiverdi. Sonra çocuğunu da hemen kucağına aldı.

Laboratuarın kapısı açıldı ve :
-         Melike Bozca ! diye bağırdı biri.
Bizim yeni gelin irkildi ama kayınvalidesi “Sen dur!” manasında bir işaret yapıp kapıya doğru yürümeye başladı. O yürürken adımlarındaki abartılı kibri fark ettim. Türeyecek soyu için gururlanarak gelininin test sonuçlarını almak için kısa koridorun yolunu adeta kasıtla uzatıyor gibiydi.  Laborantın eline verdiği not kağıdını görünce hayal kırıklığına uğramış gibi gelinine kağıdı uzatırken :
-         Bu ne küçük kağıt yahu! diye çıkıştı. Niye döküm vermediler ki?
Her halinden keyiflenmemek için kendini sıktığı anlaşılan taze,  “Gerek yok ki anne” dedi. “Pozitif yazıyor burada. Pozitif “Evet” demek… Negatif de “hayır” …
-         Evet mi demek? Haa tamam.

Bir anda kara gözlerini bana çevirdi gelin ve tepki bekliyormuş gibi uzunca baktı. Kendimi mecbur hissederek:
-         Hadi hayırlı olsun…diyerek gülümsedim.
Cevap yerine başını salladı ve "pozitif bir evet"in verdiği sevinçle ondan daha gururlu kaynanasının peşinden gitti.  
                                                   

Şubat/ 2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder