6 Ocak 2013 Pazar

DÜNYADAN ÇIKIŞ YOLLARI




Bu akşam formatlanmış bilgisayarımdan kurtarıp sıkıştırabildiğim dosya-belgelerin arasında tam bir buçuk yıl önce alınmış notlara rastladım. Temmuz 2006'da Ressam ve Şair Sami Baydar'ı ziyaret dönüşü aldığım notları buraya aktarsam iyi olur diye düşündüm. Metnin içeriğinde Amasya veya Merzifon'a dair bir şey yok ama onları ne kadar güzel bulduğumu ve sevdiğimi her şeyden önce ifade edeyim...
     
Rüyalarsa dünyadan çıkış yolları.
                                                Sami Baydar

Güya dünyayı algılama yoluyla bütün eşyalardaki garipliliği daha kuvvetlice hissettim. Suskunlukta ve sonsuzlukta her eşya  güya bıçakla kesilmiş gibiydi, boşluğa, sınırsızlığa yerleştirilmiş, diğer eşyalardan ayrılmış olarak, Eşya daima sadece bizzat olduğundan dolayı var olmaya başlıyordu…Ben dünyadan, yaşamdan dışarı fırlatılmış ve sürekli olarak gözlerimin önünde akan fakat içinde kendimin rol almadığı  kaotik bir filmi seyrediyormuş duygusunu taşıyordum. İnsanlar bana bir rüyadaki gibi görünüyorlardı; ben onları kendi özel biçimlerinde ayırt edemiyordum.

Ortaköy'de bir kitapçıdan aldığım kitapta okuduğum bu pasaj bana Sami Baydar'ın o mısraını hatırlattı.

Mm Séchelaye tarafından kaydedilen, bir genç kıza ait bu hikâyede patalojik episod akışındaki izlenimleri bir bilinçle açığa çıkıyor. Bu bilinç çift ilişki içeren bir bilinç sanki. Normal ve patalojik olanla, bilinen ve yabancı olanla, tekil ve çoğulda ve nihayetinde günün dünyasında ve rüya âleminde.
Bu bilinç akışı içerisinde, insanın her iki durumdan birini tercih etmek “zorunda” kalışının bilincini koruduğu söylenemez. Rüyalardan hayata fırlatılmış veya yaşamdan rüyalara, hiç fark etmez. Edilgen bir varlık olarak sadece o “fırlatılmışlığı” idrak edebilir.
 
Yaşamdan dışarı fırlatılmışlık hissi nasıl bir şeydir? Bahsi geçen o kaotik filmin seyri esnasında bir role sahip olamamak… Bir rüyayı insanların arasında tamamlamak veya sürdürmek... Belki de sadece rüyalar yoluyla yaşadığını hissetmek gibidir.
   
Psikolojik olarak pek çok tanımlamaya sığacak bu haller bir şair için özgün bir üretim alanı olabilir. Elbette ki bu durumları tanımlayabildiği sürece.  Sadece tanımlamak da değil, ifade ederek çoğaltmak, değiştirmek ve sürdürmek adına emek verebilir şair.

Rüyalar, dünyadan çıkış yolları” derken Sami Baydar, yaşanamamış bir hayatın rüyalarla sürüp gittiğini, o âlemde bir anlamda tamamlandığını anlatmak istiyor gibi. Şiirlerinde de sıkça rastladığımız “dünya” imgesi birden fazla âlem arzusu ve bir anlamda hayatsızlığı çağrıştırmakta bana.

***

Sami Baydar şiirindeki sadelik ve duruluk ilk okunduğunda fazlasıyla düz anlatıma yaslanan metinlermiş hissi uyandırıyor. Fakat Sami Baydar şiirinde iç içe geçmiş gerçek ve hayal öylesine uyumlu ki nerdeyse tamamen biyografik verileri şeksiz şüphesiz kabul edebiliyoruz. Baydar’la tanıştığım gün, ilk defa bir şairi şiirinden önce tanımış oldum. Dergilerde en fazla iki şiirini gördüğüm bir şairi tanımak ve ondan sonra şiiri hakkında bir fikir edinmek de en sağlam yollardan biri galiba.

Sami Baydar'ın şiiri şairinden asla bağımsız düşünülemeyecek bir dünyayı yaşatıyor. Mesela Nicholas’ın Portresi kitabında “Nicholas’ın Portresi” adlı şiirinde (s.59)

Kitaplarım benim 
hep kayboldu. 
Portrelerim kayboldular. 

mısralarını dönüş yolunda okuyunca çarpıldım ve yanımdaki arkadaşıma işaret ettim. Çünkü ziyaretimiz boyunca Baydar bize sürekli kitaplarından veya tablolarından vermek istiyordu.

***

Daha sonra şairin her gün gittiği mekâna beraberce gittik ve orada otururken bize defterine yazdıklarını gösterdi. Hala defterine ve odasında dantel örtülü duran daktilosuna yazanlardan biri o.
     "senindir dünya güzelliği"

Öyle güzel susuyordu ki hiç konuşamaz sanırdınız ama konuşunca sustuğundan daha güzel konuşuyordu.
"Aptal Değilim Kendimden Çok Başkalarına Güveniyorum" adında bir resmi olan bir şair Sami Baydar.  Bizi nereye isterse oraya götürdü. Hatta ayrılırken dört yol ayrımındaydık ve elini uzatarak “Siz şurdan gidin” dedi “Ben buradan gideceğim”. Tam dört kişi, onun dediği tarafa yöneldik. Hızlı adımlarla ilerledi ve hiç arkasına bakmadı.


*Her iki tablo da Sami Baydar'a aittir.

2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder